- beraber
- [bera:ber]波́1́zf.1. 一起, 共同: Anne, oğluyla beraber oturuyor. 母亲同儿子同住。Öğleyin beraber yiyebilir miyiz? 我们共进午餐好吗?Tercümanla beraber yandaki kapıdan girdiler. 他们是同翻译一起从旁门进去的。2. 旧́ 同…一样: Bina taş, merdiveni yok, toprakla beraber. 楼房是石头的, 没有楼梯, 与地面持平。Boyu beraber oğlu var. 他儿子同他一样高。2́bağ. -le1. 与某人一起, 与…同时: Kardeşiyle beraber. 他同他兄弟在一起。2. 尽管, 虽然: Bunu demekle beraber gözlerini sildi ve güldü. 他话虽这么说, 可是还是擦擦眼泪笑了。Kız öyle müstesna bir güzelliğe sahip olmamakla beraber çirkin de değildi. 那姑娘虽不是绝色佳人, 但也并不丑。◇ \beraber almak 携带 \beraber bulunmak 陪同 \beraber düşüp kalkmak 共同生活 \beraber kalmak 共同生活: Tam iki sene benimle beraber kaldı. 他同我一起生活了整整两年。\berabere bitmek (比赛、游戏等)以和局、平局结束 \berabere kalmak (比赛、游戏等)取分相等, 打平, 打成平手: İki kulüp, bu haftaki maçta berabere kaldılar. 两个俱乐部在本周的比赛中得分相等。\beraberinde 在某人身旁: Beraberinde arkadaşını da getirdi. 他还带着他的同事。Beijing’e son gidişimde beraberimde eşim ve çocuklarım vardı. 上次我去北京, 老婆孩子与我同行。\beraberinde almak 携带 -i \beraberinde gezdirmek 使陪伴: Tek çocuk, hele de şımartılmışsa, yaşamı boyunca egosunu beraberinde gezdirir. 如果独生子女总是受到溺爱的话, 他将一辈子是一个利己主义者。
Türkçe-Çince Sözlük. 2014.